Portal
28-02-2024, 02:23 AM
Yorumlar : 0 • Okunma : 463
24-02-2024, 01:35 PM
Yorumlar : 8 • Okunma : 3595
HAYIR KURGU DEĞİL.
Her kare, detaylı araştırmalar ve gerçek yaşanmış deneyimlere dayanır. Hiçbir sahne kurgusal değildir; izleyicilere, her anın ve her ayrıntının gerçekliğini kesin bir şekilde sunuyoruz.
Her kare, detaylı araştırmalar ve gerçek yaşanmış deneyimlere dayanır. Hiçbir sahne kurgusal değildir; izleyicilere, her anın ve her ayrıntının gerçekliğini kesin bir şekilde sunuyoruz.
04-10-2021, 03:46 PM
Yorumlar : 1 • Okunma : 1929
Aktiflik Testi aktifteseniz konuya bi destekliyoruz yazarmısınız
14-04-2021, 11:46 PM
Yorumlar : 3 • Okunma : 2939
Nazar boncuğu şeytanın gözü olarak adlandırılıyor sizce doğrumu
14-04-2021, 11:44 PM
Yorumlar : 0 • Okunma : 1825
Yakaza alemi sizce nedir ?
14-04-2021, 11:42 PM
Yorumlar : 3 • Okunma : 3065
Sizce bir insana musallata olduğunu nerden anlarsınız belirtileri nelerdir
14-04-2021, 08:21 AM
Yorumlar : 1 • Okunma : 2516
Ben öyle şeyler yaşadım ki Rabbim kimseye yaşatmasın. Uzun zaman psikolojik tedavi gördüm. Yıllarca ilaç kullandım. Ancak hiçbiri fayda etmedi. Beni iyileştiren bir havas hocası oldu. Yaşadıklarımdan bahsedeyim çok uzatmadan. İlk olarak şöyle oldu. Benim ailem köyde yaşıyor. Ben onları ziyaret etmek için köye gitmiştim. Bu arada bunu her sene yapardım. Eksiklerini falan götürürdüm bir süre de kalır kafa dağıtırdım. Yine öyle bir zamandı. Sonra gittim ailemin yanına. Biraz hasbihal ettik falan. Benim başıma bir ağrı girdi. Hiç böyle bir ağrı yaşamamıştım.
Başım çatlayacaktı sanki. “Biraz uzanayım ben.” dedim. Uyumak için odaya girdim. Uyandığımda annemgil yatmıştı çoktan. Gece olmuş. Tuvalete gideyim diye kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Doğruldum aynaya baktım. Kaşımın altında bir çizik fark ettim. Sonra iyice yaklaştım aynaya. O sırada aynada tam tepemde siyah bulut gibi duman gibi bir şey gördüm.
Yeni kalktığım için göz yanılması herhalde diye düşündüm.
Gözlerimi ovuşturdum tekrar baktım bu sefer hiçbir şey görmedim. Tekrar geldim yatağıma ama uykumu aldığım için mümkün değildi uyuyabilmem. Öylece uzanmış tavana bakıyordum. Bu esnada lambanın sallandığını fark ettim. Etraf karanlıktı ama bir süre sonra gözüm alıştığı için seçebiliyordum bazı şeyleri. Lambanın yavaş yavaş sallandı. Dikkatlice baktım daha da hızlanmaya başladı. Yani o şekilde bir rüzgarın sallaması bile mümkün değil. Sanki biri sallıyordu. Hemen kalktım yatağımdan besmele çektim.
Işığı yaktım. Lamba hareket ediyordu hala. Sonra da yavaşladı ve durdu. Ben çok korktum. Sonra hemen dışarı çıktım dua etmeye başladım. Korkudan bir süre giremedim. Annem uyanmış bu esnada kapı sesine. “Ne oldu oğlum niye buradasın?” dedi.
Korktum da diyemedim tabi.
“Sigara içmeye çıktım. Uyku tutmuyor şimdi.” dedim. Öyle geçiştirdim ama normal şeyler olmadığı kesindi. Bir kaç gün bu şekilde geçtikten sonra ben işlerim var diyerek gitmeye karar verdim. Gidersem bu olanlar son bulur diye düşünüyordum ama öyle olmadı.
Evime gelip kapıyı ilk açtığımda büyük bir şokla karşılaştım zaten. Yani evdeki eşyaların yeri değişmişti. Ben tek yaşıyorum benden başka bu eve giren çıkan yok. İlk aklıma gelen hırsız oldu tabi. Yatak odasına falan baktım. Bir miktar param vardı sakladığım oraya baktım paralar yerinde duruyor. Derin bir nefes aldım ama eve kim girmişti, para almadıysa ne almıştı bilmiyordum. Polisi aradım anlattım. “Şimdilik kayıp bir şeyim yok ama evime biri girmiş.” dedim. Geldiler, baktılar. “Eğer isterseniz parmak izi alalım.” falan dediler. Yalnız uzun süren işlermiş. Sonra evden de bir şey kaybolmadığı için gerek yok dedim.
Evin kilidini değiştirdim sadece. Ondan sonra biraz daha güvende hissettim kendimi. Yine birkaç günde böyle geçti. Sonra bir akşam duş almak için banyoya girdim. Çıktığımda ayna buğuluydu. Sonra elimle buğuyu sildim ama sildiğim kısım simsiyahtı. Yani hiçbir yer gözükmüyordu. Şok oldum tekrar tekrar sildim.
Korkup çıktım yine köyde olanlar geldi aklıma. Dualar okudum. İçeri geçtim. Sonra cesaretimi toplayıp tekrar girdim. Her şey normaldi. Az önce neden simsiyahtı? Aklımı mı yitiriyordum? Deliriyor muydum? Ertesi gün bir psikiyatristten randevu aldım. Bazı ilaçlar yazdı içtim ama ilaçlar sürekli uyku yapıyordu. Sersem gibi dolaşıyordum. Faydasını da göremedim. Aksine geceleri tuhaf tuhaf sesler duyuyordum. Fısıltıya benzer seslerdi. Ancak kulağım tam yanında biri var gibi duyuyordum üstelik. Bazen cam kırılma sesi duyuyordum. Kalkıp baktığımda yerde kırık bardak parçaları görüyordum.
Bir gün uyandım üzerimi değiştirecektim, aynanın önündeydim. Kendime bakıyordum. Ancak o anda aynadaki görüntümün hiç kıpırdamadığını fark ettim. Bana gözlerini dikmiş bakıyordu o şey. İlginç bir şekilde gözleri beni hipnoz ediyordu. Gözlerim kitlendi aynaya. Sonra o görüntü bana “Yaklaş.” dedi. İstemsizce bir iki adım atıp yaklaştım aynaya. Ses tekrar “Yaklaş.” dedi. Elimi kaldırdım. Yavaş yavaş aynaya doğru uzattım. O anda parmağım aynadan içeri girdi. Sanki o bir ayna değil de bir boyut kapısıydı.
Elim aynadan içeri girince kendime geldim.
Sonra çığlık atarak çıktım odadan. Salonda duran kuran vardı. Hemen ona sarıldım. Dualar okumaya başladım. Bir süre bir şey olmadı. O sırada hemen ilaçlarımı içtim. Kendime gelmeye çalıştım. Nefesim kesiliyordu. Daha fazla duramadım zaten, çıktım evden. Bana olanları sorguluyordum sürekli niye bana oluyor neden oluyor çözmeye çalışıyordum. Sonra doktora gittim tekrar tekrar. İlacımı değiştiriyordu veya dozunu artırıyordu ama yok faydası olmuyordu. Galiba doktorluk değil benim işim dedim. Hoca aramaya başladım. Bir iki hocayla görüştüm. Ancak dedikleri çok tatmin etmedi. Güven vermediler. Sonradan iyi bir havas hocası buldum. Sonra o bana bakım yaptı ve sebebini söyledi. Köye giderken arabayla yılan ezmişim ama hiç fark etmedim.
Fark etsem ezer miyim hiç? Yani ben bir canlıya asla zarar veremem. O da yılan suretine giren bir cinmiş. O yüzden musallat olmuşlar bana. “Sen istediğin kadar şehir değiştir, onlar seni bulur. Kaçarak kurtulabileceğin varlıklar değil onlar.” dedi. “Peki nasıl kurtulacağım?” dedim. “Bir cini öldürdüğün için çabucak kurtulman imkansız. Yavaş yavaş olacak.” dedi. Bir muska yazdı. Her hafta gelmemi söyledi para falan da istemedi. İlk hafta çok kötü bir gece geçirdim. Muska boynumdaydı. Ona güveniyordum rahatça uykuya daldım. Ancak rüyamda dehşet verici şeyler gördüm. Yine aynanın önündeydim. Aynadaki kendime bakıyordum ve elimi uzatıp aynanın içine sokuyordum elimi. O esnada aynanın içindeki ben boynumdaki muskadan tutup aynanın içine çekiyordu beni. Bir köpek gibi muskadan çekerek sürüklüyordu. Etraf çok farklıydı. Uzun uzun ağaçlar ormanlık bir yerdi yani. Sisli olduğunu hatırlıyorum bir de. Sürüklendikçe canım inanılmaz yanıyordu. Etrafta bir sürü kişi vardı, hepsi sürüklenişimi izliyordu. Derken bu sürüklenme bitti. Beni bir mezarın başına getirdi. Görüntüsü ise çok korkunç bir hal almıştı. “Kardeşimi öldürdün.” dedi. Sonra da Tuttu boynumdaki muskayı koparıp fırlattı yere. “Bununla mı kurtulacaksın?” bizden dedi. “Allah korur beni.” dedim. Çok sert bir şekilde vurdu bana. Gözümü açtım o anda. Kan ter içindeydim. Elim hemen boynumdaki muskaya gitti. Boynumda yoktu. Işığı açtım baktım etrafa hiçbir yerde yok. Saati umursamadan hocayı aradım. “Yanıma gel.” dedi. Sonra hemen atladım yanına gittim. Bu arada o zaman fark etmemiştim. Hocanın yanına gidince fark ettim. Boynum kıpkırmızıydı.
Her şeyi anlattım.
“Rüyamda böyle şeyler yaşadım, muskayı da orda aldılar benden.” dedim. “Rüya değildi o gördüklerin.” dedi. Muskanın orda kalması hiç iyi bir şey değil. “Muskan o alemde kalırsa ömür boyu kurtulamazsın bu durumdan.” dedi. “Peki ne yapacağız?” dedim. “Gidip alacağız.” dedi. “Eğer seni tek yollarsam bu sefer öldürürler seni. Ben de geleceğim. Sende nerde olduğunu bana tarif edeceksin.” dedi. “Hocam başka yolu yok mu? Yeniden muska yapın, bir şey yapın. Kurtarın beni ne olur.” dedim. “Eğer muskan orda kalmasaydı sorun olmazdı ama istediğin hocaya sor bu durum çok tehlikelidir. İçinde senin bilgilerin yer alıyor bir kere. Cinler onu gördükçe sana kinlenir.” dedi. “Nasıl olacak peki, nasıl gideceğim oraya?” dedim. “Hiç vakit kaybetmeyelim, hemen gidelim.” dedi.
O an ellerim titriyordu. Yani hayatımda ilk kez böyle şeyler yaşıyordum. Hoca bir tane boy aynası getirdi. Bir kap su bir tane de siyah örtü. Mumları yaktı. Örtünün altına girdik. “Kapat gözlerini. Ben aç diyene kadar sakın açma.” dedi. Kapattım. Ancak ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Sonra hoca “Aç gözlerini.” dedi.
Açtım.
Beni getirdikleri yerdeydim. Aynı ormanlık alandı. “Bura mıydı geldiğin yer?” dedi. “Evet.” dedim buraydı. Ancak o gün etrafta bir sürü kişi vardı. Şimdi ise bomboştu. Ya da ben öyle görüyordum. “Çok hızlı olmamız lazım. Nerede olduğunu söyle.” dedi. Baktım etrafa. Tanıdık yerler görünce o tarafa doğru ilerledim. Nihayet beni getirdiği mezarın orayı buldum. Muskamı da gördüm. “İşte burada.” dedim. Tam eğilip alacakken hoca “Dur!” dedi. “Dur, alma onu.” “O benim yazdığım muska değil, tuzak.” dedi. “Buydu hocam ne tuzağı?” dedim. “Değil.” dedi. Mezarın etrafını dolaştı.
“İşte burada.” dedi. Sonra o muskayı aldı. O sırada korkunç bir ses duyduk. Bu sesle beraber hoca bazı dualar okumaya başladı. Sesler kesildi. Kesilince hoca “Kapat gözlerini.” dedi. Kapattım. Bacaklarım titremeye başladı. Ayakta duramıyordum. Bir mide bulantısı ile gözümü açtım. Kaldırdı örtüyü hoca. “İyi misin?” dedi. Elinde muska vardı. “Başardık mı hocam, alabildik mi?” dedim. “Evet.” dedi. Açtı muskayı. “Ben sana yeni bir muska yazacağım. Onu takacaksın. Bunu da bir akarsuya atacaksın.” dedi.
O kadar yaşadığım şeyin yanında bu görev en basitiydi.
Yeni muskayı taktım. Eskisini de bir akarsuya attım. O hafta pek bir yaşamadım. Tam her şey yoluna girdi herhalde diye düşünüyordum ki son gece üstümde siyah bir varlığın baskısı ile uyandım. Tüm gücü ile boğazıma çöküyordu. Hareket edemiyordum. Yani kıpırdayamıyordum bile. Bir süre devam ettikten sonra gitti o şey.
Sonra aradan yarım saat sonra telefonum çaldı. Hoca arıyordu. “Muskanı banyoda unutmuşsun. Hemen onu tak.” dedi. Gerçekten orada unutmuştum. Hemen taktım ve olanları söyledim hocaya. Bundan sonra muskayla yaşamaya alış. Hayatın söz konusu.” dedi. Bende nasıl unutmuştum zaten. Aklım sırrım ermemişti. O son kötü şeyler yaşayışım oldu. Bir daha muskayı asla çıkarmadım. Örneğin tuvalette, banyoda çok durmadım. Muskasız olduğum her an tehlikeli benim içim. Bu yüzden en uzun banyom 20 dakika sürer. Evimde ne kadar ayna varsa kaldırdım. Yani bir yerde ayna varsa asla bakmıyorum. Kafamı çevirip geçiyorum. Çok şükür bir daha bir şey yaşamadım ama bunların etkisini de atlatmam hiç kolay olmadı.
Başım çatlayacaktı sanki. “Biraz uzanayım ben.” dedim. Uyumak için odaya girdim. Uyandığımda annemgil yatmıştı çoktan. Gece olmuş. Tuvalete gideyim diye kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Doğruldum aynaya baktım. Kaşımın altında bir çizik fark ettim. Sonra iyice yaklaştım aynaya. O sırada aynada tam tepemde siyah bulut gibi duman gibi bir şey gördüm.
Yeni kalktığım için göz yanılması herhalde diye düşündüm.
Gözlerimi ovuşturdum tekrar baktım bu sefer hiçbir şey görmedim. Tekrar geldim yatağıma ama uykumu aldığım için mümkün değildi uyuyabilmem. Öylece uzanmış tavana bakıyordum. Bu esnada lambanın sallandığını fark ettim. Etraf karanlıktı ama bir süre sonra gözüm alıştığı için seçebiliyordum bazı şeyleri. Lambanın yavaş yavaş sallandı. Dikkatlice baktım daha da hızlanmaya başladı. Yani o şekilde bir rüzgarın sallaması bile mümkün değil. Sanki biri sallıyordu. Hemen kalktım yatağımdan besmele çektim.
Işığı yaktım. Lamba hareket ediyordu hala. Sonra da yavaşladı ve durdu. Ben çok korktum. Sonra hemen dışarı çıktım dua etmeye başladım. Korkudan bir süre giremedim. Annem uyanmış bu esnada kapı sesine. “Ne oldu oğlum niye buradasın?” dedi.
Korktum da diyemedim tabi.
“Sigara içmeye çıktım. Uyku tutmuyor şimdi.” dedim. Öyle geçiştirdim ama normal şeyler olmadığı kesindi. Bir kaç gün bu şekilde geçtikten sonra ben işlerim var diyerek gitmeye karar verdim. Gidersem bu olanlar son bulur diye düşünüyordum ama öyle olmadı.
Evime gelip kapıyı ilk açtığımda büyük bir şokla karşılaştım zaten. Yani evdeki eşyaların yeri değişmişti. Ben tek yaşıyorum benden başka bu eve giren çıkan yok. İlk aklıma gelen hırsız oldu tabi. Yatak odasına falan baktım. Bir miktar param vardı sakladığım oraya baktım paralar yerinde duruyor. Derin bir nefes aldım ama eve kim girmişti, para almadıysa ne almıştı bilmiyordum. Polisi aradım anlattım. “Şimdilik kayıp bir şeyim yok ama evime biri girmiş.” dedim. Geldiler, baktılar. “Eğer isterseniz parmak izi alalım.” falan dediler. Yalnız uzun süren işlermiş. Sonra evden de bir şey kaybolmadığı için gerek yok dedim.
Evin kilidini değiştirdim sadece. Ondan sonra biraz daha güvende hissettim kendimi. Yine birkaç günde böyle geçti. Sonra bir akşam duş almak için banyoya girdim. Çıktığımda ayna buğuluydu. Sonra elimle buğuyu sildim ama sildiğim kısım simsiyahtı. Yani hiçbir yer gözükmüyordu. Şok oldum tekrar tekrar sildim.
Korkup çıktım yine köyde olanlar geldi aklıma. Dualar okudum. İçeri geçtim. Sonra cesaretimi toplayıp tekrar girdim. Her şey normaldi. Az önce neden simsiyahtı? Aklımı mı yitiriyordum? Deliriyor muydum? Ertesi gün bir psikiyatristten randevu aldım. Bazı ilaçlar yazdı içtim ama ilaçlar sürekli uyku yapıyordu. Sersem gibi dolaşıyordum. Faydasını da göremedim. Aksine geceleri tuhaf tuhaf sesler duyuyordum. Fısıltıya benzer seslerdi. Ancak kulağım tam yanında biri var gibi duyuyordum üstelik. Bazen cam kırılma sesi duyuyordum. Kalkıp baktığımda yerde kırık bardak parçaları görüyordum.
Bir gün uyandım üzerimi değiştirecektim, aynanın önündeydim. Kendime bakıyordum. Ancak o anda aynadaki görüntümün hiç kıpırdamadığını fark ettim. Bana gözlerini dikmiş bakıyordu o şey. İlginç bir şekilde gözleri beni hipnoz ediyordu. Gözlerim kitlendi aynaya. Sonra o görüntü bana “Yaklaş.” dedi. İstemsizce bir iki adım atıp yaklaştım aynaya. Ses tekrar “Yaklaş.” dedi. Elimi kaldırdım. Yavaş yavaş aynaya doğru uzattım. O anda parmağım aynadan içeri girdi. Sanki o bir ayna değil de bir boyut kapısıydı.
Elim aynadan içeri girince kendime geldim.
Sonra çığlık atarak çıktım odadan. Salonda duran kuran vardı. Hemen ona sarıldım. Dualar okumaya başladım. Bir süre bir şey olmadı. O sırada hemen ilaçlarımı içtim. Kendime gelmeye çalıştım. Nefesim kesiliyordu. Daha fazla duramadım zaten, çıktım evden. Bana olanları sorguluyordum sürekli niye bana oluyor neden oluyor çözmeye çalışıyordum. Sonra doktora gittim tekrar tekrar. İlacımı değiştiriyordu veya dozunu artırıyordu ama yok faydası olmuyordu. Galiba doktorluk değil benim işim dedim. Hoca aramaya başladım. Bir iki hocayla görüştüm. Ancak dedikleri çok tatmin etmedi. Güven vermediler. Sonradan iyi bir havas hocası buldum. Sonra o bana bakım yaptı ve sebebini söyledi. Köye giderken arabayla yılan ezmişim ama hiç fark etmedim.
Fark etsem ezer miyim hiç? Yani ben bir canlıya asla zarar veremem. O da yılan suretine giren bir cinmiş. O yüzden musallat olmuşlar bana. “Sen istediğin kadar şehir değiştir, onlar seni bulur. Kaçarak kurtulabileceğin varlıklar değil onlar.” dedi. “Peki nasıl kurtulacağım?” dedim. “Bir cini öldürdüğün için çabucak kurtulman imkansız. Yavaş yavaş olacak.” dedi. Bir muska yazdı. Her hafta gelmemi söyledi para falan da istemedi. İlk hafta çok kötü bir gece geçirdim. Muska boynumdaydı. Ona güveniyordum rahatça uykuya daldım. Ancak rüyamda dehşet verici şeyler gördüm. Yine aynanın önündeydim. Aynadaki kendime bakıyordum ve elimi uzatıp aynanın içine sokuyordum elimi. O esnada aynanın içindeki ben boynumdaki muskadan tutup aynanın içine çekiyordu beni. Bir köpek gibi muskadan çekerek sürüklüyordu. Etraf çok farklıydı. Uzun uzun ağaçlar ormanlık bir yerdi yani. Sisli olduğunu hatırlıyorum bir de. Sürüklendikçe canım inanılmaz yanıyordu. Etrafta bir sürü kişi vardı, hepsi sürüklenişimi izliyordu. Derken bu sürüklenme bitti. Beni bir mezarın başına getirdi. Görüntüsü ise çok korkunç bir hal almıştı. “Kardeşimi öldürdün.” dedi. Sonra da Tuttu boynumdaki muskayı koparıp fırlattı yere. “Bununla mı kurtulacaksın?” bizden dedi. “Allah korur beni.” dedim. Çok sert bir şekilde vurdu bana. Gözümü açtım o anda. Kan ter içindeydim. Elim hemen boynumdaki muskaya gitti. Boynumda yoktu. Işığı açtım baktım etrafa hiçbir yerde yok. Saati umursamadan hocayı aradım. “Yanıma gel.” dedi. Sonra hemen atladım yanına gittim. Bu arada o zaman fark etmemiştim. Hocanın yanına gidince fark ettim. Boynum kıpkırmızıydı.
Her şeyi anlattım.
“Rüyamda böyle şeyler yaşadım, muskayı da orda aldılar benden.” dedim. “Rüya değildi o gördüklerin.” dedi. Muskanın orda kalması hiç iyi bir şey değil. “Muskan o alemde kalırsa ömür boyu kurtulamazsın bu durumdan.” dedi. “Peki ne yapacağız?” dedim. “Gidip alacağız.” dedi. “Eğer seni tek yollarsam bu sefer öldürürler seni. Ben de geleceğim. Sende nerde olduğunu bana tarif edeceksin.” dedi. “Hocam başka yolu yok mu? Yeniden muska yapın, bir şey yapın. Kurtarın beni ne olur.” dedim. “Eğer muskan orda kalmasaydı sorun olmazdı ama istediğin hocaya sor bu durum çok tehlikelidir. İçinde senin bilgilerin yer alıyor bir kere. Cinler onu gördükçe sana kinlenir.” dedi. “Nasıl olacak peki, nasıl gideceğim oraya?” dedim. “Hiç vakit kaybetmeyelim, hemen gidelim.” dedi.
O an ellerim titriyordu. Yani hayatımda ilk kez böyle şeyler yaşıyordum. Hoca bir tane boy aynası getirdi. Bir kap su bir tane de siyah örtü. Mumları yaktı. Örtünün altına girdik. “Kapat gözlerini. Ben aç diyene kadar sakın açma.” dedi. Kapattım. Ancak ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Sonra hoca “Aç gözlerini.” dedi.
Açtım.
Beni getirdikleri yerdeydim. Aynı ormanlık alandı. “Bura mıydı geldiğin yer?” dedi. “Evet.” dedim buraydı. Ancak o gün etrafta bir sürü kişi vardı. Şimdi ise bomboştu. Ya da ben öyle görüyordum. “Çok hızlı olmamız lazım. Nerede olduğunu söyle.” dedi. Baktım etrafa. Tanıdık yerler görünce o tarafa doğru ilerledim. Nihayet beni getirdiği mezarın orayı buldum. Muskamı da gördüm. “İşte burada.” dedim. Tam eğilip alacakken hoca “Dur!” dedi. “Dur, alma onu.” “O benim yazdığım muska değil, tuzak.” dedi. “Buydu hocam ne tuzağı?” dedim. “Değil.” dedi. Mezarın etrafını dolaştı.
“İşte burada.” dedi. Sonra o muskayı aldı. O sırada korkunç bir ses duyduk. Bu sesle beraber hoca bazı dualar okumaya başladı. Sesler kesildi. Kesilince hoca “Kapat gözlerini.” dedi. Kapattım. Bacaklarım titremeye başladı. Ayakta duramıyordum. Bir mide bulantısı ile gözümü açtım. Kaldırdı örtüyü hoca. “İyi misin?” dedi. Elinde muska vardı. “Başardık mı hocam, alabildik mi?” dedim. “Evet.” dedi. Açtı muskayı. “Ben sana yeni bir muska yazacağım. Onu takacaksın. Bunu da bir akarsuya atacaksın.” dedi.
O kadar yaşadığım şeyin yanında bu görev en basitiydi.
Yeni muskayı taktım. Eskisini de bir akarsuya attım. O hafta pek bir yaşamadım. Tam her şey yoluna girdi herhalde diye düşünüyordum ki son gece üstümde siyah bir varlığın baskısı ile uyandım. Tüm gücü ile boğazıma çöküyordu. Hareket edemiyordum. Yani kıpırdayamıyordum bile. Bir süre devam ettikten sonra gitti o şey.
Sonra aradan yarım saat sonra telefonum çaldı. Hoca arıyordu. “Muskanı banyoda unutmuşsun. Hemen onu tak.” dedi. Gerçekten orada unutmuştum. Hemen taktım ve olanları söyledim hocaya. Bundan sonra muskayla yaşamaya alış. Hayatın söz konusu.” dedi. Bende nasıl unutmuştum zaten. Aklım sırrım ermemişti. O son kötü şeyler yaşayışım oldu. Bir daha muskayı asla çıkarmadım. Örneğin tuvalette, banyoda çok durmadım. Muskasız olduğum her an tehlikeli benim içim. Bu yüzden en uzun banyom 20 dakika sürer. Evimde ne kadar ayna varsa kaldırdım. Yani bir yerde ayna varsa asla bakmıyorum. Kafamı çevirip geçiyorum. Çok şükür bir daha bir şey yaşamadım ama bunların etkisini de atlatmam hiç kolay olmadı.
14-04-2021, 07:43 AM
Yorumlar : 0 • Okunma : 1853
Bundan 2 yıl önce evimiz belediye tarafından istimlak edildi. Yol geçirmek için. Ben o evde doğup büyüdüm. O evde babamı kaybettim. Neyse biz evi boşalttık. Bir ev bulana kadar kiraya geçtik. Kiraya geçtiğimiz ev eski evimizin
bir alt sokağındaydı ama annem bu eve hiç alışamamıştı. Sürekli ablamlara gidip kalıyordu. Ben işe gittiğimden sürekli evde tek kalıyordum. Ablamlardan iş yeri çok ters kalıyordu. Bir gece bilgisayardan müzik dinliyordum. Bunu çok sık yapardım. Müziği dinlerken yatağıma uzandım. Kulağım müzikteydi.
Lamba açıktı. Günün yorgunluğundan mıdır bilmem, hemen uyumuşum ya da ben öyle sandım, bilmiyorum kapının sertçe çarpmasıyla birden yerimden sıçradım. Uyku sersemliğiyle etrafıma bakınıyordum. Bilgisayar açık, müzik çalmaya devam ediyordu. Ekranın verdiği ışık odayı aydınlatıyordu. Lamba patladı herhalde, o ses de oydu diyerek dikkatli bir şekilde
yerimden kalktım. Telefonu elime alıp ışığını yakarak yerlere bir göz gezdirdim. Cam kırığı var mı diye ama bir şey göremedim. Lambaya
Baktığımda lamba sağlamdı.
Yerimden kalkıp lambayı yaktım, yandı. Çok fazla uykum olduğundan bu konuyu hiç umursamadım. Mutfağa gidip bir bardak su içip hemen odaya geri döndüm. Bilgisayarı kapatıp yatağa geçer geçmez uyumaya başladım. Rüyamda eski yıkılan evimizin yepyeni bir şekilde durduğunu gördüm. Evimiz tek katlı müstakil bir evdi. Dedemden kalma eski bir evdi ama ben o evin yepyeni halini görüyordum. “Bu nasıl olur, yıkılmıştı bu ev? Buradan yol geçecekti.” diyerek eve doğru yöneldim. Evin kapısına geldiğimde kapı açıktı ve babamı evin içinde bulunan koridorda gördüm. Koridordan geçip oturma odasına geçti. Ben de peşine evin
içine girdim. Ayağımdaki botların bağcıklarını çözmek için eğildim. Ben onları çözmeyi bitirdiğimde başımı kaldırdım.
Yaklaşık 80 yaşlarında, suratında meymenet olmayan, kambur, 1.50 boylarında, elinde eski mi eski bastonu bulunan bir kadın bana dik dik bakarak bir şeyler söylüyordu ama ne dediğini anlamıyordum. Çünkü sadece ağzı hızla kıpırdıyordu. Ben kadına dikkat kesilmişken kadın birden arkasını dönüp koridorun sonunda bulunan yatak odasına hızla gitti. Ben botlarımı çıkarıp içeri oturma odasına hızla geçtim.
Babam bir kanepede oturuyordu.
İçeride 50’li yaşlarda kapalı kilolu bir kadın da babama göre sağ da bulunan kanepede oturuyordu. Ben içeri girdiğimde kadına yakın olacak şekilde babamın bulunduğu kanepeye oturdum. Kadına “Burada ne işiniz var? Bu ev belediye tarafından satın alındı. Yol geçecekti, size mi satıldı burası?” diyerek hesap sorar şekilde kadına çıkışıyordum. Babam eliyle dizime dokundu “Sakin ol.” diyerek telkinde bulundu. Ben de sakinleşip kadına tekrar döndüm. “Evet, bu sorularıma bir cevap verin.” dedim. Kadın: “Bu ev hep bizimdi. Biz hep buradaydık.” dedi. Ben gülümseyerek “Nereden sizindi abla? Daha bir kaç ay önce biz yaşıyorduk.” dedim. Sözümü bitirdiğimde içeri neredeyse ben boylarda, kapalı zayıf bir kız elinde tepsiyle girdi. Elindeki tepside 3 adet çay vardı. Kız beyaz elbise giymişti.
Bence çok güzel bir fiziği vardı. Gözleri de çok güzeldi. Yemyeşil gözleri ve delici bir bakışı vardı. Sürmeli gözleri… Ben kıza bakarken önce babama çayını alması için tepsiyi uzattı. Sonra da bana ben çayı almak için uzandığımda istemsizce ayaklarına gözlerim kaydı. Bu kızın ayakları tersti. Büyük bir soğukkanlılıkla çayı tepsiden alıp önceden öneme koyulan sehpanın üzerine bıraktım.
Çaktırmadan kadının ayaklarına baktım.
Onunkilerde tersti. Göz ucuyla babamın ayaklarına baktım. Onunkiler normaldi. Kız çay servisinden sonra odadan çıktı. Ben babama “Hadi baba, kalkalım hadi baba, kalkalım.” desem de babam oturduğu yerden kalkmıyordu. Onu kolundan çeke
çeke evden çıkardım. Bir anda gözlerimi yatakta açtım. Tepemde lamba yanıyor, bilgisayarda müzik çalıyordu ama öyle çok terlemiştim ki üzerimdeki tişört su gibiydi. Nefes nefese kalmıştım. Nefesimi düzene soktuğumda etrafıma bakınmaya başladım müzik lamba
bilgisayar ben bunları kapamıştım ama şuan açıktılar. Rüya içinde rüya mı gördüm neydi bu şimdi diyerek yerimden kalktım. Bir
duş alıp odaya geri geldim. Bilgisayarı tekrar kapatıp yattım ama yattığım an üstüme ağırlık çöküyordu. Hemen yerimden kalktım.
“Ne oluyor?” diye söylenmeye başladım.
Küfür ederek tekrar yattım ama yok.
Yine o uyku felci durumuna girermiş gibi olup tekrar kalktım. Birkaç kez bu olay tekrarlandığında bilgisayarı tekrar açıp müzik dinlemeye başladım. Öylece de bilgisayar başında uyumuşum. Sabah alarmın sesiyle uyanıp hemen işe gittim. Gün içinde de dün yaşadığım olayları hiç düşünmedim.
Akşam olduğunda tekrar müzik eşliğinde yatağıma uzanıp yattım. Günün yorgunluğundan da hemen uyumuşum ama rüyamda yine aynı rüyayı gördüm. Tek farkı şuydu. İçeride olanların ne olduğunu biliyordum. Babam içeri girdiği için onu oradan çıkarmak amacıyla giriyordum her seferinde. Her seferinde diyorum. Çünkü bu rüyayı bir hafta boyunca her gün gördüm. Bu ne kadar mümkün bilmiyorum ama her gün aynı rüyayı
görmek iyice sinir ediyordu beni. En son yine rüyadayken ben babama “Kalk baba kalk baba.” diye ısrar ediyordum. Kilolu olan kadın
ayağa kalkarak “Sana bir şey diyeceğim.” diye yanıma geldi.
Elini dizime koydu. Koyar koymaz ayağa kalkarak bütün gücümle o kadına
öyle bir yumruk attım ki kadın oturduğu yerden yere kapaklandı. Ben de o anı fırsat bilip babamı hemen o odadan çıkardım. Evden çıkar
çıkmaz ona zamanki gibi uyanıyordum. Öyle de oldu uyandım ama üzerimde ağırlık vardı, kıpırdayamıyordum. Karabasan dediğimiz olay oluyordu. Bir sure sonra da geçti yerimden hızla kalktım. Mutfağa gidip bir bardak su doldurdum ve bunu içtim. Tekrar doldurup doğru yürümeye başladım. Annem odasında yatıyordu. Annemi kaldırayım da bana bir okusun diyerek odaya girdim. Annemi bir kaç kez dürtüp uyandırdım. “Anne bana bir oku da öyle yat. Garip garip şeyler oluyor. " dedim. O da ağzını geveleyerek bir şeyler dedi ama ben hiç bir şey anlamadım.
Sadece ağzını oynatıyordu çünkü.
Yerinden kalkarak mutfağa gitti. Ben de onun odasında oturdum
ama aklıma annemin evde sorguçlanmışti. Annem evde yoktu ama mutfaktaki kimdi? O an ellerim ayaklarım buz kesti.
Ayağa kalkarak mutfağa gidip gitmemek arasında kalmıştım. Oda da ne yapacağımı düşünürken camın önünden geçen bir kişi gördüm. Cam yol yüzünden yoldan geçen birisidir umuduyla hızla camın güneşini açtım. Cama suratını dayamış,
saçları simsiyah olan bir kız gözlerini bana dikmiş, bakıyordu. O kadar sert bakıyordu ki nutkum tutuldu. Öylece yerimden sıçradım
ve kalktım. Yine mi rüya görmüştüm, ne oluyordu bana diye sinirle küfretmeye başladım.
Tekrardan uyumaya çalıştım, çok geçmeden de uyumuşum.
Ertesi gün annemi arayıp eve çağırdım. "Akşam arifesi gel." dedim. "Evde
yemek yok falan diye bahane uydurdum." O da “Tamam.” dedi. Akşama annem geldi. Annem dini bütün bir kadındır. Namazında niyazında ben ise hiç bilmediğim dinle değilimdir. Olanları ona anlattım. “Kâbus görmüşsündür bir okuyayım, rahat uyursun.” dedi. O gece annem bana okudu. Rahat uyudum. Aradan yaklaşık 1 yıl geçti biz kendimize göre bir ev bulmuştuk. Onu satın aldık, oraya taşındık.
Birkaç ay sonra bir gece eve geçmiştim.
Sanırım saat 1'di. Sessizce eve girdim. Annemi uyandırmamak için odama geçtim. Üstümü değiştirdim yatmak için hazırlanıyordum. Tuvalete gidip geldim. Odaya geri girdiğimde bana arkası dönük bir kız gördüm. Saçları beline kadar uzanıyordu lambayı yakmak için elimi lambanın içinde bastım ama lamba yanmadı. O varlığa bakakaldım.
Neydi bu ve bana neden oluyordu?
Kız bana dönerek hızla suratıma yakınlaştı. Aramızda bir karış mesafe kala bana ağza alınmayacak küfürler girmeye başladı. O kadar hızlı küfrediyordu ki anlatamam. Sonra birden kayboldu. Ben odamda kalakalmıştım. Neydi bu şimdi diye olduğum yere çömeldim. Sigarama uzanıp bir sigara yaktım. Bir nefes aldım. "Hay anasını ya benleri neden yaşamıştım?"
diye düşünüyorken annem kalktı. "Ne yapıyorsun burada?" dedi. "Yok, bir şey anne sigara içiyorum." dedim. Bana kızarak “Görüyorum külleri halıya dökmüşsün hep.” dedi. bende yerden külleri elime aldım. “Anne böyle böyle oldu. O kız yine geldi. ” dedim ama o bana inanmadı.
"Bir şey mi içtin sen?" dedi. "Yok" dedim. "Tamam, ben okuyayım sana." dedi. Okudu. Sonra ertesi gün “Ben çevremize bir sorayım belki bildikleri bir hoca vardır.” dedi “Ben de tamam sor bakalım. Varsa hafta sonu gideriz. " dedim. bir yanımda hiç gitme taraftarı değildi. Diğer hoca para talep ediyor diye duymuştum daha önceleri. Para karşılığı yapan bence şarlatanın tekidir. Hala daha düşünem aynı.
Neyse sık sık kâbuslar görür olmuştum.
Annem çok hoca buldu ama hepsi dudak uçurtan paralar istiyordu ve öfkeyle "Onlar hoca değil." diyordum. Gitmiyordum. Zamanla azaldı kâbuslar. Son bir yıldır da hiç bir olay yaşamıyorum. Ben bu olayları yaşarken çok sevdiğim bir kız vardı. Birbirimizi çok seviyorduk ama 1 yıl önce ayrıldık. Sizin videolarınızı izledikçe kafamda düşünceler oluşmaya başladı. Acaba bunun sevdiğim kızla bir ilgisi ne bileyim ya da başka bir şeyle ilgisi var mı diye bunun cevabını hiç bir zaman öğrenemeyeceğim sanırım.
bir alt sokağındaydı ama annem bu eve hiç alışamamıştı. Sürekli ablamlara gidip kalıyordu. Ben işe gittiğimden sürekli evde tek kalıyordum. Ablamlardan iş yeri çok ters kalıyordu. Bir gece bilgisayardan müzik dinliyordum. Bunu çok sık yapardım. Müziği dinlerken yatağıma uzandım. Kulağım müzikteydi.
Lamba açıktı. Günün yorgunluğundan mıdır bilmem, hemen uyumuşum ya da ben öyle sandım, bilmiyorum kapının sertçe çarpmasıyla birden yerimden sıçradım. Uyku sersemliğiyle etrafıma bakınıyordum. Bilgisayar açık, müzik çalmaya devam ediyordu. Ekranın verdiği ışık odayı aydınlatıyordu. Lamba patladı herhalde, o ses de oydu diyerek dikkatli bir şekilde
yerimden kalktım. Telefonu elime alıp ışığını yakarak yerlere bir göz gezdirdim. Cam kırığı var mı diye ama bir şey göremedim. Lambaya
Baktığımda lamba sağlamdı.
Yerimden kalkıp lambayı yaktım, yandı. Çok fazla uykum olduğundan bu konuyu hiç umursamadım. Mutfağa gidip bir bardak su içip hemen odaya geri döndüm. Bilgisayarı kapatıp yatağa geçer geçmez uyumaya başladım. Rüyamda eski yıkılan evimizin yepyeni bir şekilde durduğunu gördüm. Evimiz tek katlı müstakil bir evdi. Dedemden kalma eski bir evdi ama ben o evin yepyeni halini görüyordum. “Bu nasıl olur, yıkılmıştı bu ev? Buradan yol geçecekti.” diyerek eve doğru yöneldim. Evin kapısına geldiğimde kapı açıktı ve babamı evin içinde bulunan koridorda gördüm. Koridordan geçip oturma odasına geçti. Ben de peşine evin
içine girdim. Ayağımdaki botların bağcıklarını çözmek için eğildim. Ben onları çözmeyi bitirdiğimde başımı kaldırdım.
Yaklaşık 80 yaşlarında, suratında meymenet olmayan, kambur, 1.50 boylarında, elinde eski mi eski bastonu bulunan bir kadın bana dik dik bakarak bir şeyler söylüyordu ama ne dediğini anlamıyordum. Çünkü sadece ağzı hızla kıpırdıyordu. Ben kadına dikkat kesilmişken kadın birden arkasını dönüp koridorun sonunda bulunan yatak odasına hızla gitti. Ben botlarımı çıkarıp içeri oturma odasına hızla geçtim.
Babam bir kanepede oturuyordu.
İçeride 50’li yaşlarda kapalı kilolu bir kadın da babama göre sağ da bulunan kanepede oturuyordu. Ben içeri girdiğimde kadına yakın olacak şekilde babamın bulunduğu kanepeye oturdum. Kadına “Burada ne işiniz var? Bu ev belediye tarafından satın alındı. Yol geçecekti, size mi satıldı burası?” diyerek hesap sorar şekilde kadına çıkışıyordum. Babam eliyle dizime dokundu “Sakin ol.” diyerek telkinde bulundu. Ben de sakinleşip kadına tekrar döndüm. “Evet, bu sorularıma bir cevap verin.” dedim. Kadın: “Bu ev hep bizimdi. Biz hep buradaydık.” dedi. Ben gülümseyerek “Nereden sizindi abla? Daha bir kaç ay önce biz yaşıyorduk.” dedim. Sözümü bitirdiğimde içeri neredeyse ben boylarda, kapalı zayıf bir kız elinde tepsiyle girdi. Elindeki tepside 3 adet çay vardı. Kız beyaz elbise giymişti.
Bence çok güzel bir fiziği vardı. Gözleri de çok güzeldi. Yemyeşil gözleri ve delici bir bakışı vardı. Sürmeli gözleri… Ben kıza bakarken önce babama çayını alması için tepsiyi uzattı. Sonra da bana ben çayı almak için uzandığımda istemsizce ayaklarına gözlerim kaydı. Bu kızın ayakları tersti. Büyük bir soğukkanlılıkla çayı tepsiden alıp önceden öneme koyulan sehpanın üzerine bıraktım.
Çaktırmadan kadının ayaklarına baktım.
Onunkilerde tersti. Göz ucuyla babamın ayaklarına baktım. Onunkiler normaldi. Kız çay servisinden sonra odadan çıktı. Ben babama “Hadi baba, kalkalım hadi baba, kalkalım.” desem de babam oturduğu yerden kalkmıyordu. Onu kolundan çeke
çeke evden çıkardım. Bir anda gözlerimi yatakta açtım. Tepemde lamba yanıyor, bilgisayarda müzik çalıyordu ama öyle çok terlemiştim ki üzerimdeki tişört su gibiydi. Nefes nefese kalmıştım. Nefesimi düzene soktuğumda etrafıma bakınmaya başladım müzik lamba
bilgisayar ben bunları kapamıştım ama şuan açıktılar. Rüya içinde rüya mı gördüm neydi bu şimdi diyerek yerimden kalktım. Bir
duş alıp odaya geri geldim. Bilgisayarı tekrar kapatıp yattım ama yattığım an üstüme ağırlık çöküyordu. Hemen yerimden kalktım.
“Ne oluyor?” diye söylenmeye başladım.
Küfür ederek tekrar yattım ama yok.
Yine o uyku felci durumuna girermiş gibi olup tekrar kalktım. Birkaç kez bu olay tekrarlandığında bilgisayarı tekrar açıp müzik dinlemeye başladım. Öylece de bilgisayar başında uyumuşum. Sabah alarmın sesiyle uyanıp hemen işe gittim. Gün içinde de dün yaşadığım olayları hiç düşünmedim.
Akşam olduğunda tekrar müzik eşliğinde yatağıma uzanıp yattım. Günün yorgunluğundan da hemen uyumuşum ama rüyamda yine aynı rüyayı gördüm. Tek farkı şuydu. İçeride olanların ne olduğunu biliyordum. Babam içeri girdiği için onu oradan çıkarmak amacıyla giriyordum her seferinde. Her seferinde diyorum. Çünkü bu rüyayı bir hafta boyunca her gün gördüm. Bu ne kadar mümkün bilmiyorum ama her gün aynı rüyayı
görmek iyice sinir ediyordu beni. En son yine rüyadayken ben babama “Kalk baba kalk baba.” diye ısrar ediyordum. Kilolu olan kadın
ayağa kalkarak “Sana bir şey diyeceğim.” diye yanıma geldi.
Elini dizime koydu. Koyar koymaz ayağa kalkarak bütün gücümle o kadına
öyle bir yumruk attım ki kadın oturduğu yerden yere kapaklandı. Ben de o anı fırsat bilip babamı hemen o odadan çıkardım. Evden çıkar
çıkmaz ona zamanki gibi uyanıyordum. Öyle de oldu uyandım ama üzerimde ağırlık vardı, kıpırdayamıyordum. Karabasan dediğimiz olay oluyordu. Bir sure sonra da geçti yerimden hızla kalktım. Mutfağa gidip bir bardak su doldurdum ve bunu içtim. Tekrar doldurup doğru yürümeye başladım. Annem odasında yatıyordu. Annemi kaldırayım da bana bir okusun diyerek odaya girdim. Annemi bir kaç kez dürtüp uyandırdım. “Anne bana bir oku da öyle yat. Garip garip şeyler oluyor. " dedim. O da ağzını geveleyerek bir şeyler dedi ama ben hiç bir şey anlamadım.
Sadece ağzını oynatıyordu çünkü.
Yerinden kalkarak mutfağa gitti. Ben de onun odasında oturdum
ama aklıma annemin evde sorguçlanmışti. Annem evde yoktu ama mutfaktaki kimdi? O an ellerim ayaklarım buz kesti.
Ayağa kalkarak mutfağa gidip gitmemek arasında kalmıştım. Oda da ne yapacağımı düşünürken camın önünden geçen bir kişi gördüm. Cam yol yüzünden yoldan geçen birisidir umuduyla hızla camın güneşini açtım. Cama suratını dayamış,
saçları simsiyah olan bir kız gözlerini bana dikmiş, bakıyordu. O kadar sert bakıyordu ki nutkum tutuldu. Öylece yerimden sıçradım
ve kalktım. Yine mi rüya görmüştüm, ne oluyordu bana diye sinirle küfretmeye başladım.
Tekrardan uyumaya çalıştım, çok geçmeden de uyumuşum.
Ertesi gün annemi arayıp eve çağırdım. "Akşam arifesi gel." dedim. "Evde
yemek yok falan diye bahane uydurdum." O da “Tamam.” dedi. Akşama annem geldi. Annem dini bütün bir kadındır. Namazında niyazında ben ise hiç bilmediğim dinle değilimdir. Olanları ona anlattım. “Kâbus görmüşsündür bir okuyayım, rahat uyursun.” dedi. O gece annem bana okudu. Rahat uyudum. Aradan yaklaşık 1 yıl geçti biz kendimize göre bir ev bulmuştuk. Onu satın aldık, oraya taşındık.
Birkaç ay sonra bir gece eve geçmiştim.
Sanırım saat 1'di. Sessizce eve girdim. Annemi uyandırmamak için odama geçtim. Üstümü değiştirdim yatmak için hazırlanıyordum. Tuvalete gidip geldim. Odaya geri girdiğimde bana arkası dönük bir kız gördüm. Saçları beline kadar uzanıyordu lambayı yakmak için elimi lambanın içinde bastım ama lamba yanmadı. O varlığa bakakaldım.
Neydi bu ve bana neden oluyordu?
Kız bana dönerek hızla suratıma yakınlaştı. Aramızda bir karış mesafe kala bana ağza alınmayacak küfürler girmeye başladı. O kadar hızlı küfrediyordu ki anlatamam. Sonra birden kayboldu. Ben odamda kalakalmıştım. Neydi bu şimdi diye olduğum yere çömeldim. Sigarama uzanıp bir sigara yaktım. Bir nefes aldım. "Hay anasını ya benleri neden yaşamıştım?"
diye düşünüyorken annem kalktı. "Ne yapıyorsun burada?" dedi. "Yok, bir şey anne sigara içiyorum." dedim. Bana kızarak “Görüyorum külleri halıya dökmüşsün hep.” dedi. bende yerden külleri elime aldım. “Anne böyle böyle oldu. O kız yine geldi. ” dedim ama o bana inanmadı.
"Bir şey mi içtin sen?" dedi. "Yok" dedim. "Tamam, ben okuyayım sana." dedi. Okudu. Sonra ertesi gün “Ben çevremize bir sorayım belki bildikleri bir hoca vardır.” dedi “Ben de tamam sor bakalım. Varsa hafta sonu gideriz. " dedim. bir yanımda hiç gitme taraftarı değildi. Diğer hoca para talep ediyor diye duymuştum daha önceleri. Para karşılığı yapan bence şarlatanın tekidir. Hala daha düşünem aynı.
Neyse sık sık kâbuslar görür olmuştum.
Annem çok hoca buldu ama hepsi dudak uçurtan paralar istiyordu ve öfkeyle "Onlar hoca değil." diyordum. Gitmiyordum. Zamanla azaldı kâbuslar. Son bir yıldır da hiç bir olay yaşamıyorum. Ben bu olayları yaşarken çok sevdiğim bir kız vardı. Birbirimizi çok seviyorduk ama 1 yıl önce ayrıldık. Sizin videolarınızı izledikçe kafamda düşünceler oluşmaya başladı. Acaba bunun sevdiğim kızla bir ilgisi ne bileyim ya da başka bir şeyle ilgisi var mı diye bunun cevabını hiç bir zaman öğrenemeyeceğim sanırım.
14-04-2021, 07:41 AM
Yorumlar : 0 • Okunma : 1678
Medyum Hikayesi
İyi günler kardeşim. Eğer ilgini çekerse benim de bir hikayem var. Daha doğrusu bunu yaşayan ben
değilim sadece dışarıdan bir gözlemci olarak anlatacağım. Olaylar bizim köyün büyücüsünün başına
gelenler. Ben çok uzun zaman köyde yaşadım. Köyde de kendimi bildim bileli büyücü bir medyum var. Bu
büyücü adam insanlara yardım etme bahanesi ile onları sömürüyordu. Büyüler karşılığında 2 inek aldığı
oluyordu köylüden. Köylü de aklınıza gelen her türlü sorun için medyuma gidiyordu. Kocasıyla arası
bozuk olan, kötü rüyalar gören, kısmetim kapalı diyen, hastayım diyen hocaya giderdi. Yaptıkları da
tutardı.
Bu adamın böyle böyle adı yayıldı. Yakın köylerden gelmeye başladılar. Duyuyorduk gelen kadınlar
bileziğini veriyormuş karşılığında. Bu medyum kısa zamanda köye bir ev yaptırrdı villa gibi. Lüks içinde
yaşamaya başladı. Sonra baktık son model bir araba almış. Köylü sefalet içindeydi ama bu adam çok
zenginleşmişti. Bir dönem de hep yaşlı yaşlı kadınlar geldi ziyaretine sonradan öğrendik ki kaynanalar da
gelinlerine büyü yaptırmak için geliyormuş. Nasıl nursuz, nasıl kötü gözüküyorlar zaten. İçlerinin kötülüğü
yüzlerine vurmuş. Bir süre böyle gitti ama sonra olaylar başladı. Köy öyle bir hale geldi ki bir damla
yağmur yağmadı.
Yağmur duaları işe yaramıyordu.
Bahçelerde ne varsa kurudu. Susuzluk başladı. Belli aralıklarla su veriliyordu. 1 saatliğe falan. Ben bu
olayları büyülere bağlıyordum. Hem medyum hem de köylü sınırları aşmışlardı. Kimsenin merhameti
kalmamıştı Allah da bize merhamet etmiyordu o yüzden. Biliyor musunuz köyde namaz kılanların sayısı
bile gün geçtikçe azaldı. Çünkü bir şey istedikleri zaman Allahtan değil gidip o medyumdan istiyorlardı.
Kendilerince işin kolayını kesinini bulmuşlardı. İmamdan çok medyuma gidiyorlardı aklılarına bir şey
takılırsa. Bundan bir grup insan çok rahatsız olmaya başladık.
Biz bu tuzağa düşmeyen şeytana uymayan küçük gruptuk. Onları zaman zaman uyarıyorduk. “Yapmayın,
etmeyin, günahtır. Bakın bir damla yağmur yağmıyor bu köye. Sebebi bu büyüler.” diyorduk ama hepsi
kör olmuştu sanki. Ne söylediğimizi ne dediğimizi duymuyorlardı. Başımıza gelenlerde bunlarla sınırlı
kalmadı zaten. Önce büyü yaptıranlar sıkıntı yaşamaya başladı. Yavaş yavaş akli dengelerinde sorun
oluştu. Bir teyze vardı çocuğu olmayan o da büyü yaptırmıştı. Çocuğu oldu ama 2 sene sonra öldü.
O kadında delirir gibi oldu.
Başlarda yapılan bütün işlemler ters dönmeye başladı sanki. Kavuşanlar tekrar ayrıldı. Medyum da
gizemli bir şekilde evinden hiç çıkmamaya başladı. Hala ziyaretine gidenler oluyordu civar köylerden
şehirlerden gelenler oluyordu. Sadece onlarla görüşüyordu ama dışarı çıkmıyordu. Medyuma ne
olduğunu anlamamız ise biraz geç sürdü. Benim bir köpeğim var. Ona çok düşkünüm. Nereye gitsem
peşime takılır. Onunla oynuyordum öyle. Elimde bir değnek vardı. Atıyordum uzağa koşarak getiriyordu
köpek. Attım yine değneği. Koştu aldı sonra koşarak devam etti. Gelmedi bana.
Çok şaşırdım bir şey mi gördü ne oldu diye koştum peşinden. Gitti gitti medyumun evinin oraya. Değneği
evin duvarının dibine bıraktı. Kitlendi kaldı eve doğru bakıyordu öyle. Etrafa baktım kimse yok. Zaten olsa
da köpeği bahane edecektim. Köpeğe doğru yaklaştım biryandan da camdan içeriyi görmeye
çalışıyordum acaba ne oluyor diye. Perde vardı zaten ama çok küçük bir kısmın açık olduğunu gördüm.
Bu esnada da gördüklerime inanamadım zaten. Medyum yere oturmuştu. Elinde teşbih. Sağ ve sol
tarafında da iki siyah varlık bekliyordu. Görünce şok oldum çok korktum. Hemen koşarak eve geldim.
Duramadım da. Geri çıkıp köyün imamının evine gittim.
Gördüklerimi anlattım.
Maalesef bende çok kez gördüm bu adam kafir cinlerle çalışıyor. Hepimizi yakacak buna engel olmamız
gerekiyor dedi. Ancak ne yapacaktık, nasıl engel olacaktık oraları bilmiyorduk. Sadece tek bildiğimiz biri
bu adamı durdurmalıydı. O durduran da Allah oldu. Bir sabah söylentiler başladı. Hoca evinde çığlık
atıyormuş, bazen yardım edin diyormuş ama kapıya biri geldiğinde de açmıyormuş. Böyle ilginç olaylar
başladı. Zaman zaman camının önünde duran o siyah varlıkları çoğu kişi gördü.
Bir Cuma günü namaz için toplandığımız esnada bu medyum da geldi. Normal de hiç gelmezdi
namazlara. Daha namaz başlamamıştı. Bu bir anda önlerde bir yere sıkıştı sonra kıblenin tam tersine
doğru dönüp namaza durdu. İmam değil herkes çok şaşırdı. Herkes bir taraftan “Ne yapıyorsun sen
delirdin mi?” diyordu ama bizi duymuyordu sanki. Namazı kıldı kimseye de bir şey demedin çıktı
camiden. Çok etkilendim bu durumdan. Medyum sonraki zamanlar akli dengesini yitirmeye başladı.
Giderek kötü oluyordu. Elinde balta ormana gidiyordu akşam geliyordu. Odun falan getiriyor desek o da
yok. Boş geliyordu.
Bir gün merak ettiğim için takip etim bunu.
Ne yapıyor nereye gidiyor diye takıldım peşine. Ormana doğru o önde ben arkada gittik. Büyükçe bir
ağacın dibine gelip oturdu. Kendi kendine konuşmaya başladı. Ama ne dediğini anlamıyordum. Biraz
daha yaklaştım. Başka ne yapmam lazım dedi. Başka ne istiyorsunuz sonra da tamam dedi kendi kendine.
Kalktı oradan ben takip etmeye devam ettim. Köye doğru geldi tekrar. Evine girdi. Bende evine
pencerenin önüne yaklaştım. Evden bir bebek ağlama sesi geldi. Göremiyordum ne olduğunu ama sesleriduyuyordum. Sonra sesler kesildi bende evime gittim. Aradan 1 hafta geçti hoca evden hiç çıkmıyordu.
Evden gelen kokular üzerine köylü şüphelendi kapıyı kırıp eve girdi. Ben de ordaydım. Kapıyı açtığımızda
kendisini asmış olarak bulduk.
Oraya kustum çok korkunç bir görüntüydü. Gözleri açıktı. Normalde ölünün suratı bembeyaz olur değil
mi bu siyahtı. İçerinin kokusu dayanılır gibi değildi. Jandarmaya haber verdik falan. Medyum intihar
etmiş. Ama olaylar o öldükten sonra da devam etti. Önce bir akşam yangın diye çığlıklara uyandık.
Medyumun evi yanıyordu. Söndürdük kendi çabalarımızla. Ertesi gün diğer yanmayan kısımda da yangın
çıktı. Kimse anlam veremiyordu bu olanlara. Ama ben her şey yaptığı büyülere bağlıyordum. O lüks ev bir
harabeye döndü.
Zaman zaman evin yanından geçenler bebek ağlama sesi geliyor dediler.
Sırrı çözülemedi uzun süre. Ben köyün imamı ile bu konu hakkında devamlı iletişim halindeydim. İmam
bana bu böyle olmayacak benim hüddam bir arkadaşım var. Onu getirelim bu sır neyse çözülsün dedi.
Birkaç gün sonra hüddam olan hoca geldi. Bütün bildiklerimizi anlattık. Harabe olmuş eve baktı.
Buradalar dedi. Hala buradalar cinler. Onu öldürenler cinler olmuş dedi.
Sesleri duyuyorum. Büyücünün azap çeken seslerini inlemelerini duyuyorum ben dedi. Onu kurtarmak
bu saatten sonra imkansız yaptıklarının bedelini ödeyecek lakin köy için hala bir kurtuluş yolu var dedi.
Bu cinleri tamamen buradan gönderebilirim dedi. 3-4 gün imamın evinde kaldı bu olayla ilgilendi. O
harabe evin toprağına bazı muskalar yaptı ve gömdü. Olayların neyden kaynaklandığını da söyledi.
Bu medyum bozuntusu aynı zaman da bir katilmiş.
Bazı masumların kanını dökerek büyüler yapmış. Bizim köylü olarak ruhumuz bile duymamış. Hoca bu iş
çözülene kadar evin etrafına yaklaşmayın bile. Size de musallat olabilirler dedi. Bunlar kafir cinlerdir.
Merhamet nedir bilmezler. O büyü yaptıran kişiler de cinlerin musallatına uğradı zaten. Her gün bir
evden çığlık sesleri gelirdi. Herkes yaptığının bedelini ödüyordu ama artık bu işin çözülmesini ve bu
sıkıntıların bitmesini istiyordum. Biz de delirmek üzereydik çünkü.
Bir sabah medyumun mezarı ortadan kayboldu. İnanması çok güç biliyorum ama mezar ortada yoktu.
Sanki o yeri hiç kazmamışız gibi. Öyle biri hiç var olmamış gibi. Hoca musallatı tamamen çözdüğünü ve
cinlerin artık buraya gelmeyeceğini söyledi. Ertesi köye ilk kez yağmur yağdı. Hem de öyle bir yağdı ki
bütün köyü temizledi arındırdı sanki. Ben daha sonra köyden taşındım. Çünkü köylünün çoğu delirmişti zaten En son geçenlerde bir gittim evime baktım.
Medyumun harabe evine baktım. Ne gördüm biliyor musunuz? Hala akıllanmayan ders almayan
insanların olduğunu. Bizim köyden değil ama civar köylerden hala gelenler oluyormuş. Bu harabe evin
etrafını telle kapatmışlar ve o tellere kumaşlar eşarplar bağlamışlar. Dilek tutmuşlar. Mumlar yakmışlar.
Çok şaşırdım inanın.
Sonra dedim ki gerçekten başımıza her ne kötülük geliyorsa bizim yüzümüzden.
İyi günler kardeşim. Eğer ilgini çekerse benim de bir hikayem var. Daha doğrusu bunu yaşayan ben
değilim sadece dışarıdan bir gözlemci olarak anlatacağım. Olaylar bizim köyün büyücüsünün başına
gelenler. Ben çok uzun zaman köyde yaşadım. Köyde de kendimi bildim bileli büyücü bir medyum var. Bu
büyücü adam insanlara yardım etme bahanesi ile onları sömürüyordu. Büyüler karşılığında 2 inek aldığı
oluyordu köylüden. Köylü de aklınıza gelen her türlü sorun için medyuma gidiyordu. Kocasıyla arası
bozuk olan, kötü rüyalar gören, kısmetim kapalı diyen, hastayım diyen hocaya giderdi. Yaptıkları da
tutardı.
Bu adamın böyle böyle adı yayıldı. Yakın köylerden gelmeye başladılar. Duyuyorduk gelen kadınlar
bileziğini veriyormuş karşılığında. Bu medyum kısa zamanda köye bir ev yaptırrdı villa gibi. Lüks içinde
yaşamaya başladı. Sonra baktık son model bir araba almış. Köylü sefalet içindeydi ama bu adam çok
zenginleşmişti. Bir dönem de hep yaşlı yaşlı kadınlar geldi ziyaretine sonradan öğrendik ki kaynanalar da
gelinlerine büyü yaptırmak için geliyormuş. Nasıl nursuz, nasıl kötü gözüküyorlar zaten. İçlerinin kötülüğü
yüzlerine vurmuş. Bir süre böyle gitti ama sonra olaylar başladı. Köy öyle bir hale geldi ki bir damla
yağmur yağmadı.
Yağmur duaları işe yaramıyordu.
Bahçelerde ne varsa kurudu. Susuzluk başladı. Belli aralıklarla su veriliyordu. 1 saatliğe falan. Ben bu
olayları büyülere bağlıyordum. Hem medyum hem de köylü sınırları aşmışlardı. Kimsenin merhameti
kalmamıştı Allah da bize merhamet etmiyordu o yüzden. Biliyor musunuz köyde namaz kılanların sayısı
bile gün geçtikçe azaldı. Çünkü bir şey istedikleri zaman Allahtan değil gidip o medyumdan istiyorlardı.
Kendilerince işin kolayını kesinini bulmuşlardı. İmamdan çok medyuma gidiyorlardı aklılarına bir şey
takılırsa. Bundan bir grup insan çok rahatsız olmaya başladık.
Biz bu tuzağa düşmeyen şeytana uymayan küçük gruptuk. Onları zaman zaman uyarıyorduk. “Yapmayın,
etmeyin, günahtır. Bakın bir damla yağmur yağmıyor bu köye. Sebebi bu büyüler.” diyorduk ama hepsi
kör olmuştu sanki. Ne söylediğimizi ne dediğimizi duymuyorlardı. Başımıza gelenlerde bunlarla sınırlı
kalmadı zaten. Önce büyü yaptıranlar sıkıntı yaşamaya başladı. Yavaş yavaş akli dengelerinde sorun
oluştu. Bir teyze vardı çocuğu olmayan o da büyü yaptırmıştı. Çocuğu oldu ama 2 sene sonra öldü.
O kadında delirir gibi oldu.
Başlarda yapılan bütün işlemler ters dönmeye başladı sanki. Kavuşanlar tekrar ayrıldı. Medyum da
gizemli bir şekilde evinden hiç çıkmamaya başladı. Hala ziyaretine gidenler oluyordu civar köylerden
şehirlerden gelenler oluyordu. Sadece onlarla görüşüyordu ama dışarı çıkmıyordu. Medyuma ne
olduğunu anlamamız ise biraz geç sürdü. Benim bir köpeğim var. Ona çok düşkünüm. Nereye gitsem
peşime takılır. Onunla oynuyordum öyle. Elimde bir değnek vardı. Atıyordum uzağa koşarak getiriyordu
köpek. Attım yine değneği. Koştu aldı sonra koşarak devam etti. Gelmedi bana.
Çok şaşırdım bir şey mi gördü ne oldu diye koştum peşinden. Gitti gitti medyumun evinin oraya. Değneği
evin duvarının dibine bıraktı. Kitlendi kaldı eve doğru bakıyordu öyle. Etrafa baktım kimse yok. Zaten olsa
da köpeği bahane edecektim. Köpeğe doğru yaklaştım biryandan da camdan içeriyi görmeye
çalışıyordum acaba ne oluyor diye. Perde vardı zaten ama çok küçük bir kısmın açık olduğunu gördüm.
Bu esnada da gördüklerime inanamadım zaten. Medyum yere oturmuştu. Elinde teşbih. Sağ ve sol
tarafında da iki siyah varlık bekliyordu. Görünce şok oldum çok korktum. Hemen koşarak eve geldim.
Duramadım da. Geri çıkıp köyün imamının evine gittim.
Gördüklerimi anlattım.
Maalesef bende çok kez gördüm bu adam kafir cinlerle çalışıyor. Hepimizi yakacak buna engel olmamız
gerekiyor dedi. Ancak ne yapacaktık, nasıl engel olacaktık oraları bilmiyorduk. Sadece tek bildiğimiz biri
bu adamı durdurmalıydı. O durduran da Allah oldu. Bir sabah söylentiler başladı. Hoca evinde çığlık
atıyormuş, bazen yardım edin diyormuş ama kapıya biri geldiğinde de açmıyormuş. Böyle ilginç olaylar
başladı. Zaman zaman camının önünde duran o siyah varlıkları çoğu kişi gördü.
Bir Cuma günü namaz için toplandığımız esnada bu medyum da geldi. Normal de hiç gelmezdi
namazlara. Daha namaz başlamamıştı. Bu bir anda önlerde bir yere sıkıştı sonra kıblenin tam tersine
doğru dönüp namaza durdu. İmam değil herkes çok şaşırdı. Herkes bir taraftan “Ne yapıyorsun sen
delirdin mi?” diyordu ama bizi duymuyordu sanki. Namazı kıldı kimseye de bir şey demedin çıktı
camiden. Çok etkilendim bu durumdan. Medyum sonraki zamanlar akli dengesini yitirmeye başladı.
Giderek kötü oluyordu. Elinde balta ormana gidiyordu akşam geliyordu. Odun falan getiriyor desek o da
yok. Boş geliyordu.
Bir gün merak ettiğim için takip etim bunu.
Ne yapıyor nereye gidiyor diye takıldım peşine. Ormana doğru o önde ben arkada gittik. Büyükçe bir
ağacın dibine gelip oturdu. Kendi kendine konuşmaya başladı. Ama ne dediğini anlamıyordum. Biraz
daha yaklaştım. Başka ne yapmam lazım dedi. Başka ne istiyorsunuz sonra da tamam dedi kendi kendine.
Kalktı oradan ben takip etmeye devam ettim. Köye doğru geldi tekrar. Evine girdi. Bende evine
pencerenin önüne yaklaştım. Evden bir bebek ağlama sesi geldi. Göremiyordum ne olduğunu ama sesleriduyuyordum. Sonra sesler kesildi bende evime gittim. Aradan 1 hafta geçti hoca evden hiç çıkmıyordu.
Evden gelen kokular üzerine köylü şüphelendi kapıyı kırıp eve girdi. Ben de ordaydım. Kapıyı açtığımızda
kendisini asmış olarak bulduk.
Oraya kustum çok korkunç bir görüntüydü. Gözleri açıktı. Normalde ölünün suratı bembeyaz olur değil
mi bu siyahtı. İçerinin kokusu dayanılır gibi değildi. Jandarmaya haber verdik falan. Medyum intihar
etmiş. Ama olaylar o öldükten sonra da devam etti. Önce bir akşam yangın diye çığlıklara uyandık.
Medyumun evi yanıyordu. Söndürdük kendi çabalarımızla. Ertesi gün diğer yanmayan kısımda da yangın
çıktı. Kimse anlam veremiyordu bu olanlara. Ama ben her şey yaptığı büyülere bağlıyordum. O lüks ev bir
harabeye döndü.
Zaman zaman evin yanından geçenler bebek ağlama sesi geliyor dediler.
Sırrı çözülemedi uzun süre. Ben köyün imamı ile bu konu hakkında devamlı iletişim halindeydim. İmam
bana bu böyle olmayacak benim hüddam bir arkadaşım var. Onu getirelim bu sır neyse çözülsün dedi.
Birkaç gün sonra hüddam olan hoca geldi. Bütün bildiklerimizi anlattık. Harabe olmuş eve baktı.
Buradalar dedi. Hala buradalar cinler. Onu öldürenler cinler olmuş dedi.
Sesleri duyuyorum. Büyücünün azap çeken seslerini inlemelerini duyuyorum ben dedi. Onu kurtarmak
bu saatten sonra imkansız yaptıklarının bedelini ödeyecek lakin köy için hala bir kurtuluş yolu var dedi.
Bu cinleri tamamen buradan gönderebilirim dedi. 3-4 gün imamın evinde kaldı bu olayla ilgilendi. O
harabe evin toprağına bazı muskalar yaptı ve gömdü. Olayların neyden kaynaklandığını da söyledi.
Bu medyum bozuntusu aynı zaman da bir katilmiş.
Bazı masumların kanını dökerek büyüler yapmış. Bizim köylü olarak ruhumuz bile duymamış. Hoca bu iş
çözülene kadar evin etrafına yaklaşmayın bile. Size de musallat olabilirler dedi. Bunlar kafir cinlerdir.
Merhamet nedir bilmezler. O büyü yaptıran kişiler de cinlerin musallatına uğradı zaten. Her gün bir
evden çığlık sesleri gelirdi. Herkes yaptığının bedelini ödüyordu ama artık bu işin çözülmesini ve bu
sıkıntıların bitmesini istiyordum. Biz de delirmek üzereydik çünkü.
Bir sabah medyumun mezarı ortadan kayboldu. İnanması çok güç biliyorum ama mezar ortada yoktu.
Sanki o yeri hiç kazmamışız gibi. Öyle biri hiç var olmamış gibi. Hoca musallatı tamamen çözdüğünü ve
cinlerin artık buraya gelmeyeceğini söyledi. Ertesi köye ilk kez yağmur yağdı. Hem de öyle bir yağdı ki
bütün köyü temizledi arındırdı sanki. Ben daha sonra köyden taşındım. Çünkü köylünün çoğu delirmişti zaten En son geçenlerde bir gittim evime baktım.
Medyumun harabe evine baktım. Ne gördüm biliyor musunuz? Hala akıllanmayan ders almayan
insanların olduğunu. Bizim köyden değil ama civar köylerden hala gelenler oluyormuş. Bu harabe evin
etrafını telle kapatmışlar ve o tellere kumaşlar eşarplar bağlamışlar. Dilek tutmuşlar. Mumlar yakmışlar.
Çok şaşırdım inanın.
Sonra dedim ki gerçekten başımıza her ne kötülük geliyorsa bizim yüzümüzden.
12-03-2021, 10:37 PM
Yorumlar : 3 • Okunma : 3723
Cinlerden korktukça daha çok oyun oynuyorlarmış doğru mudur? hadi biraz tartışalım.